28 Haziran 2011 Salı

AĞZI BOZUK BİR YAZI +18

uyarı! bu yazı şiddetli küfür, bel altı benzetmeler, argo ve çeşitli “edepsizlikler” içermektedir.

küfür hayatın gerçeği… tribünde, trafikte, iş yerinde, sokakta, yatakta nerede olursa olsun beynin küfür merkezi bir sinir anında harekete geçip, dile yolladığı sinyalle kırmızı kartlık tezahüratlara sebep olabilir.

nezaketi tavan yapmış herhangi cinste bir insanın şalteri atmaya görsün, en kötü ihtimalle beyninden okkalı bir küfür geçer. o yüzden ben de bu yazıda ağzımı bozma özgürlüğümü kullanıyorum.

sabah evden çıkmadan taksi durağını aradım ve telefonun ucundaki görevli 5 dakika sonra kapınızda dedi. sapık dakik ben, tam 5 dakika sonra kapıdaydım. 5-10-15 derken 18. dakikada dellenip aradım durağı. cevap; “hanfendi maslak’ta kaza var, durakta taksi yok”… ulan gerizekalı madem durakta taksi yok, nasıl 5 dakika sonraya zaman veriyorsun?

başlasın sinir harbi…

taksi gelmeyince tabana kuvvet caddeye yürümeye başladım. yediğim lafın haddi hesabı yok. belinden kafasına, oradan diline vurmuş cinsel başarısızlığını 3 kelime ile bana yönelten bamya kafalar, başka işiniz, evde karınız, seks yaptığınız bir sevgiliniz falan yok mu? neyse lan sakin ol, yola devam.

birkaç dakika bekledikten sonra bir taksi durdu ve metroya kadar gidicem, iyilik de yapıcam ya! o arada, durakta bekleyen öğrenci kılıklı oğlana “ isterseniz metroya kadar gidiyorum buyurun” dedim. yan gözle bir bakıp eliyle gerek yok anlamında bir işaret yaptı. buraya kadar her şey normal atladım taksiye metroya gittim. aşağı inip peronda beklerken taksiye binmeyen oğlan yanıma geldi. “ben sizi bilmem ne lokantanın sahibi belma hanım sandım, kendisini hiç sevmem ondan binmedim” gibi aptalca bir şey söyledi. sadece “önemli değil” şeklinde kısa bir cevap verdim. ama kurtuluş yok, yapıştı kaldı eleman… farklı duraklarda inmek şansım oldu.

toplantılar, toplantılar, toplantılar… sonuç alınan, bir sonuca varmayacak, ego tatmin eden, kırıştırılan, karıştırılan, hayal kırıklığı, kimi zaman hayal kurukluğu yaratan iş görüşmeleri…

sonra allah’tan maç saati… bira iç, heyecan yap, 2 küfür salla, geril, sinirlen, rahatla…

akşama boyfriend adayı ile konsere gidilecek… boyu devrilesiceden henüz haber yok. arıyorum, götünü nerede gezdiriyorsa arkada fasıl heyeti meşk ediyor.

boş verip maça dönüyorum yüzümü. dakika 26! yahu bu küfrün erkek adama edileni yok mu? bir kadın vücudunda ne kadar delik varsa adamların matkaplar orada. ana, bacı, avrat, ebe sıraya diziliyor. en kötü “karı gibi” lafı çıkıyor ağızlarından. amma sokma meraklısı şu erkek milleti. ama bu kadar diline vuranlar için söylenmiş çok söz var tabi.

sanki biz edemiyoruz…

küfrün çok yakıştığı kadınlar tanırım. öyle bir okkalı eder ve savurur ki sanki ağzından bal damlar. bel altından kasımpaşa yolculuğa çıkardığı hayat felsefesini, bir duble rakıyı başının üstünde evirip çevirip devirip kadın kadın kalabilen şahaneler…

e erkeklerde de delikler var…